Acil başvurusunda rekor artış
Haber Kategorisi: Dünya

Acil başvurusunda rekor artış

Kilitlenmiş sağlık sisteminin yükünü acil servisler çekiyor. Hekimler, “Sağlığın ticarileşmesi, ‘müşteri’ye çevrilen halkın da bir şekilde hizmet alabilecekleri tek yer olarak acilleri görmeye alıştırılmalarıdır” dedi.

İktidarın övündüğü Sağlıkta Dönüşüm Programı, sağlıkta çöküşü de beraberinde getirdi. Sevk sisteminin kaldırılması, polikliniklerin yoğunluğunun artması, randevu bulamayan yurttaşların acillere yönelmesi, acillerin ücretsiz olması gibi nedenler yüzünden iş yükü daha da artan acil servislerde sistem tıkanma noktasında. Yılda yaklaşık 130 milyon acil başvurusunun olduğu ülkemizde, gerçek acil vakaların sağlık hizmetine erişiminde sıkıntılar yaşanıyor. Günde iki bin ve üzeri acil başvurusu alan hastanelerin olduğuna dikkat çeken hekimler, "Aciller alarm veriyor" dedi.

“Geçerken bir muayene olalım dedik”, “Çocuk son zamanlarda boy atmıyor, bir bakar mısınız?”, "Halay çekerken üşüttüm, o yüzden geldim", "Hamilelik testi yaptırmak istiyorum" acil servislere yapılan başvuru örneklerinin bazılarından. Acil servislerde yaşanan sorunlara ilişkin BirGün'e değerlendirme yapan hekimler, sorunun ana nedeninin sağlığın ticarileşmesi olduğunu vurguladı.

 

SAĞLIĞIN TİCARİLEŞMESİ

 

Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Kliniği Eğitim Sorumlusu ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu, ülkede acil başvuru sayısının yüksekliğine dikkat çekerek “Türkiye’de günde iki bin ve üzeri acil başvuru alan 10’dan fazla hastane acil servisi bulunmaktadır” dedi. Prof. Karcıoğlu’na göre sorunun ana sebebi Sağlıkta Dönüşüm Programı ve benzeri müdahalelerle sağlığın ticarileşmesi. Bu durumun sağlıkta şiddeti de körüklediğini kaydeden Karcıoğlu, “Sağlığın ticarileşmesi, ‘müşteri’ye çevrilen halkın da bir şekilde hizmet alabilecekleri tek yer olarak acilleri görmeye alıştırılmalarıdır” değerlendirmesini yaptı. Prof. Karcıoğlu, polikliniklerde çözülebilecek pek çok konunun acillerde çözülmeye çalışıldığı, bu nedenle acil yüklerinin her geçen gün arttığını vurgulayarak, şöyle devam etti: “‘Geçerken bir muayene olalım dedik’, ‘çocuk son zamanlarda boy atmıyor, bir bakar mısınız?’, ‘tatildeyim işe geri dönemeyeceğim, bir rapor yazar mısınız?’gibi formule edebileceğim birçok idari durum veya polikliniklerde çözülmesi gereken durumlar acil servislere yönlendirilebilmektedir. Trajikomik olarak görülebilecek bu örnekler, aslında halkın suçlu değil çaresiz olduğunu, sağlık sistemine giriş kapısı olarak acillerden başka boşluk göremediğini göstermektedir. Çözüm için toplum tabanlı kurgulanan aile sağlığı merkezleri, meslek örgütleri ve sendikalarla birlikte geliştirilen bir sağlık sistemi şarttır.”

‘YÜZDE 90’I ACİL DEĞİL’

 

Türk Tabipleri Birliği (TTB) İkinci Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten ise sağlık sistemindeki çöküşün sorumlusunun hekim ve sağlık çalışanları gibi gösterilmeye çalışıldığını belirterek, “Dünyanın hiçbir ülkesinde polikliniklerde bir hekim 100’den fazla hasta bakamaz, ama bizler bakmak zorunda bırakılıyoruz. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) hastalara en az 20 dakika ayrılması gerektiğini bildirmiştir. Aynı şekilde acil servislere bir günde bin-iki bin hasta gelmez. Şu an acil servislerde dünyada bir yılda nüfusundan fazla hasta bakan tek ülke Türkiye’dir” dedi. Ökten, acillere bu kadar hasta gelmesinin nedenlerini şöyle özetledi:

 

“Polikliniklerden randevu alamayan ve çok geç randevu verilen hastaların acile başvurarak muayene olmak istemeleri. Çünkü acile başvuran hastaların yüzde 90’ından fazlası acil hasta değil. Biraz bekleyince bu sefer hasta ve yakınları acillerde olay çıkarıyor. Hekim ve sağlık çalışanlarına sözlü veya fiziksel saldırarak, şiddet uyguluyorlar. Normal poliklinik hizmetlerinden katkı payı vs. adı altında ücret kesildiği için, vatandaşlar acilde ücret alınmadığını bildiği için bu sefer acillere başvurarak normalde poliklinikte muayene olması gerekirken acillere başvuruyor. Bir diğer sorun ise basamak veya sevk sisteminin popülist politikalar uğruna terkedilmesidir. Sağlık ocakları sisteminde basamak sistemi vardı. Hasta önce sağlık ocağına uğrar oradan sevk edilirse 2. veya 3. basamak hastanelere gelirdi. Basamak sistemi kaldırıldığı için isteyen istediği hastaneye, istediği hekime gidiyor. Çözüm; en kısa sürede “Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nden vazgeçilmelidir. Performans ve döner sermaye sisteminin çalışma barışını bozduğu, eşitsizliklere neden olduğu için vazgeçilmelidir, basamak sistemine tekrar geri dönülmelidir. Aile hekimine gitmeden 2. veya 3. basamağa gidilmemelidir. Koruyucu sağlık sistemlerini önceleyen sisteme geçilmelidir."

ÇÖZÜM SEVK SİSTEMİ

 

Türkiye Acil Tıp Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği’nden Prof. Dr. Ayhan Özhasenekler de acil servislerin yoğunluğunun siyasi politikaların sonucu olduğunu söyledi. Özhasenekler, ayrıca ülkede sağlık okur yazarlığının eksikliğine dikkat çekerek, özetle şunları kaydetti:

 

“Poliklinik randevularını uygunsuz kullanmamız acil servislerin uygunsuz kullanılmasına neden oluyor. Sevk sisteminin kaldırılması da acillerin yükünü arttırdı. Birinci basamak koruyucu hekimlik anlayışını uygulanabilir şekilde yaygınlaştırmadığımız sürece insanların gerek acil servislere, gerek büyük hastanelerin polikliniklerine başvurusunu engelleyemeyiz. Başı ağrıyan da, sırtı kaşınan da acil servise başvurabiliyor. Bunların sevk zinciri dahilinde öncelikle aile hekimlerine başvurmaları, uygun görüldüğü takdirde sevk ile ikinci ya da üçüncü basamak sağlık kurumuna sevk edilmeleri acil servis yoğunluğunu azaltacaktır. 85 milyon bir ülkenin 130 milyona yakın bir acil başvurusunun olması sürdürülebilir bir sağlık sistemi değil. Bu sistemin iflasının göstergesi.”