Bugün 12 Eylül. Cuntanın 42’nci yılı. Güven Gürkan Öztan, Aziz Çelik ve Yasin Durak devam eden 12 Eylül yazı. Üçü de meseleye farklı açıdan bakarken ortak nokta devam eden 12 Rylül zihniyetiydi. 42 yıllık karanlık bir öykü bizimkisi.
ABD emperyalizmi 1960’lardan başlayarak 80’lere kadar uzanan dilimde dünyanın birçok noktasında askeri darbe tezgahladı. Yönetimleri değiştirdi. Yüz binlerce insanın ölesine neden oldu. Bunlardan biri de Uruguay’dı. Askeri cunta yükselen sol hareketi ve onun temsilcisi Tupamaro örgütünü hedef almıştı. Uruguaylı yönetmen Álvaro Brechner dönemi daha sonra devlet başkanı da olacak José Mujica ile iki arkadaşının cezaevinde yaşadıkları üzerinden anlattı. Senaryosunu da yazdığı filme “12 Yıllık Gece” adını vermişti. Darbe günlerini gece olarak tasvir etmek sanırım en gerçekçi olanı. Direniş, mücadele, özgürlüğe adanmış yaşamlar ve sonucunda kazanılan zafer. Uruguay ve dünyanın pek çok ülkesi cuntayla hesaplaştı. Bazı ülkelerde ise bu karanlık gece daha uzun sürdü ya da sürüyor. Tıpkı Türkiye gibi.
CUNTA ŞEKİL DEĞİŞTİRİYOR
12 Eylül 1980 cuntası tek başına yüz binlerce insanın işkenceden geçirildiği, idamların, infazların yaşandığı bir karanlık çağ olarak tanımlamak yetersiz olacaktır. Ayrı zamanda solun, emek mücadelesinin ezildiği, sermaye ile başta İslamcılık olmak üzere her türlü sağa alan açıldığı desteklendiği bir dönem olarak tarihe not düşülmeli.
Ama 12 Eylül darbesinin en belirgin özelliği sürekliliğidir. Darbe aradan geçen 42 yıl içinde sürekli kendini güncelledi. İlk yıllarda Evren-Özal ikilisinin baskı ve neo-liberal politikaları hayata geçiren yaklaşımları 90’larda yerini katliamlara, cinayetlere bıraktı. 2002 sonrası iktidara gelen AKP ise yoluna İslamcı şapkasını takarak devam etti. Yıllarca devlet eliyle beslenen, büyütülen İslamcı örgütler koalisyonunun iktidara gelmesinin zamanı geldiği düşünüldü. Başta ABD olmak üzere egemenler bölge politikalarına tam destek verecek iktidara sahip olmuşlardı. Üstelik darbe yapmadan. Son 20 yıl 12 Eylül cunta dönemini aratmayacak olaylar ve uygulamalarla geçti. Katliam, baskı, cezaevi bu dönemin temel karakteri oldu.
Nasıl 42 yıldır cuntanın devamlılığından bahsediyorsak aynısını direniş için de söylemek mümkün. Hiçbir zaman vazgeçmeyen, itiraz eden bunu örgütlü bir şekilde yapmak için bedeller ödeyen bir damar Anadolu’nun her köşesinde kendini hissettirdi.
BİLANÇO
•Gözaltı: 650.000
•Fişlenen: 1.683.000
•Açılan dava sayısı: 210.000
•Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılananlar: 230.000
•Sivil mahkemelerde açılan davalar (1980-88): 9,508
•Vatandaşlıktan çıkarılanlar: 14.000
•Toplam 644 cezaevindeki hükümlü-tutuklu: 52.000
•Kuşkulu ölüm: 144
•Açlık grevinde ölenler: 14
•Kaçarken vurulanlar: 16
•"Çatışma"da öldürülenler: 74
•Doğal ölüm raporu verilenler: 73
•"İntihar" ettiği bildirilenler: 43
•"Nedeni belirsiz" ölenler: 2
•İşkence sonucu öldürülenler: 171
•Açılan işkence soruşturma veya davası: 9.962 (1982-1988 arası)
•İşkence yaptıkları suçlamasıyla yargılanan güvenlik görevlisi: 544
•1402 Sıkıyönetim yasasına göre yapılan işlem: 18.525
•İşlem yapılan güvenlikçi: 988
•İdam cezası istenenler: 7.000
•Ölüm cezası verilenler: 517
•Askeri Yargıtay’ın onayladığı idam cezası: 124
•İnfaz edilen idam cezası: 50
BirGün